2 Mart 2016 Çarşamba

Caodaism adında bir din...

Daha önce duymuşmuydunuz? Muhtemelen hayır. 
Vietnam gezimizin 3. günü, ilk durağımız, Vietnam topraklarında doğmuş, pek çoğumuzun adını ilk defa duyduğu bir dinin kutsal mekanına, Caodai Tapınağına gidiyoruz. Çanakkale dolaylarından kıymetli bir akademisyen arkadaşımın dediği gibi, 'her moku bilen kişi' olmam sebebiyle ben Caodaismden şu şekilde bilgi sahibiydim ;  :)


Hatırını hiçbir zaman kıramayacağım sevgili hocam rica etmiş, benimse sayfalarca çeviriden içim dışım olmuş Caodaism/Kaodaizm. O sırada bünyemi ele geçiren yemişim Kaodaizm'i hissiyle nereden bilirdim bir gün bu dinin merkezi olan tapınağı ziyaret etme şansımın olacağını. Demek ki neymiş ; Ünlü bir Türk düşünürünün de dediği gibi ' Eğitim Şart !!! ' . Lüzumsuz bilgi yok !


Öyleyse tapınağa gitmeden önce bu din hakkında bir kaç küçük bilgi;
  • 1920 de Fransız sömürgesinin yerel yöneticilerinden olan Ngo Van Chieu nun rüyasında büyük gücü gördüğünü söylemesiyle Vietnam topraklarında ortaya çıkmış.
  • Dinin merkezi Tay Ninh ve buradaki büyük tapınak. 
  • Tüm dünyada yaklaşık 7 milyon müridi var.
  • Konfiçyüs öğretilerini, Budizm, Toaizm, Hristiyanlık ve İslamın en iyi özellikleriyle harmanlıyarak inananlarına sunuyor. 
  • İnsanlığa yararlı olduğunu düşündükleri Churchill, Lenin, Victor Hugo, Descartes, Pasteur, Tolstoy gibi 70 kadar kişiyi de kutsal olarak yorumluyorlar.
Senede 2 defa, 15 Şubat ve 15 Ağustosda Kaodaistlerin ölmüş akraba ve yakınlarını anmak için yaptıkları törene tesadüfen denk gelip tanıklık ettik. Ne kadar şanslı olduğumuzu bilmeden gittiğimiz tapınak uzaktan Hansel ve Gratel in renkli şekerden yapılmış masal evine benziyor. 





Caodaistler sadece beyaz giyiyorlar.Seviye atlamış rahipler is kırmızı, mavi ve sarı kostüm giymişler. Kadınlar ve erkeler tapınağa ayrı kapılardan giriyorlar. Tapınakta ana salon sütünlarla 9 kısıma ayrılmış.  Nirvanaya ulaşmak için geçilmesi gereken 9 seviyeyi temsil ediyor. Bu dine yeni girmiş bir mürit her bir seviyeyi 5 yılda geçebilir. Yani tapınağın sunağına varması ortalama 45 yılını alıyor. Oldukça zorlu bir yol. 


Baş örtmenize gerek yok ancak cami de olduğu gibi kolsuz ve ya şortla yada kafada şapka ile içeri giremezsiniz.  Hindistan da olduğu gibi ziyaretcilerin tapınağa çıplak ayakla girmesi gerek.   

Memleketimizdeki camilerden alışık olduğumuz üzere, ' yaw ayakkabılar çalınırmı acaba? ' endişesiyle ayakkabıları çıkartıyoruz. Nereye? Öylece kaldırımın kenarına yüzlerce terliğin içine bir yere. Cemaatin ayağında basit, plastik, toza bulanmış terlikler, bizimkiler rengarenk spor ayakkabı. Çalınsa bile hemen kendini belli eder. Üstelik fizik olarak minyon insanlar. Ayakkabılar kesin büyük gelir. 


Tören boyunca, elde telefon, durmadan fotoğraf çeken meraklı turistlere   hiç kimse, suratını ekşitip homurdanmadı. Herkes dinginlik içinde ibadetini yapmaya devam etti. Namaz esnasında kapanan kapıları, fabrika gibi bir kapıdan girilip 10 dk sonra diğer kapıdan çıkmaya zorlandığımız meşhur Mavi Cami ziyaretlerimizi hatırlamadan edemedim. Samimiyet ve  niyet gerçekten önemli. 


Caodaistleri törenleriyle baş başa bırakıp dönüş için otobüsümüze yürümeye başladığımız sırada tepsi tepsi birbirinden güzel ve leziz meyveler gördük. Bu dinin inananları tapınağa sunmak için  meyveleri getirip bağışlıyorlarmış. Akıllı turist olarak tapınağa maddi bağış yaparsak bir tepsi meyva alıp alamayacağımızı sordum rehberimize ama kendisi bana sadece gülümsemekle yetindi. :) Bir tepsi meyva alaydık iyiydi halbuki :))) 























1 yorum: