Bir önceki yazımda bahsettiğim şeytana uyma ve direksiyonu kırma durumu sayesinde, asistan kuzen Cevat Kelle ile birlikte yeni bir yer keşfetmenin hazzıyla Gordion'u fotoğrafladık. Bende sizlerle paylaşıyorum.
Evet duyar gibiyim.. Bu yazıyı okuyanların Gordion da nerdeydi ki diye akıllarından geçirdiklerini biliyorum. Özel ilginiz yoksa nerede olduğunu bilmeniz zor. Ankara - Eskişehir yolunda Polatlıyı geçtikten hemen sonra kahverengi tabela karşınıza çıkıyor. Yoldan 12 km içerde. Teknik olarak 12 dk lık bir yol. Yine etrafta kimseler olmadığı için acaba yanlış yolda mıyız hissiyle bir köyün içine kadar gidip etrafta olması gereken hiç bir şeyi bulamayınca geri dönmemiz bizi Gordion a bir yarım saatte ulaştırdı.
Önce Gordion hakkında kısa bilgi. Frigya bölgesinin politik ve kültür başkenti. Friglerden önce ( yaklaşık İ.Ö 2500 yılı gibi bir tarihten bahsediyoruz ve bu döneme Bronz Çağı diyoruz ) ve sonra da buralarda hep yerleşim varmış.Bugün de Yassıhöyük köyünde yaşayanlar buradaki yerleşim ve üretimi devam ettiriyorlar. Bu derece sürekliliğin mevcut olmasının bir sebebi de Gordion un yüzyıllar boyu üzerinden geçen meşhur Anadolu'nun ticaret yollarındaki önemli bir nokta olması. Ne yazık ki şimdilerde yakınından geçen sadece meraklılar, şeytana uyup direksiyon kıranlar birde Ankara-Eskişehir arasında çalışan hızlı tren.
Gordion denince birlikte hatırlanması gereken bir kaç isim var. Midas ve onun eşşek kulakları , Büyük İskender ve rivayete göre çözmesi gerekirken sabırsızlığı yüzünden kılıçla kestiği meşhur Gordion düğümü...
Midas, Frig karallığını yönetmiş en meşhur kral. M.Ö 8.yy sonları gibi buralardaymış. Daha sonra Batı Anadolu krallıklarından Lidyalılar- ki biliyorsunuz para yı buldular- M.Ö 6.yy gibi, daha sonra ki 2 yy boyunca da Persler bu bölgede hüküm sürmüşler.
Hazır elim deymişken ben size bu İskender'den de bahsedeyim. Kendisi Makedon kralı. Dünyanın kralı olmak gibi bir fantezisi var.Makedonya dan çıkıp, fetih ede ede doğu ya doğru ilerler. Meşhur Pers İmparatorluğunun son satrapı III.Darius la karşılaşmadan önce de kışı Gordion da geçirir.Antik dönemin en gizemli hikayelerinden biri olan meşhuur Gordion düğümüde o kış, İskender'in kılıcıyla çözülmüş olur. Daha fazlasını merak ediyorsanız Hz. Google a sorun lütfen.
Meraklısına not: İskenderi merak edenlere, şimdiye kadar okuduğum en iyi çeviri roman olan Can yayınlarından 3 kitap halinde yayınlanan "Büyük İskender"i okumalarını öneririm. O kadar güzel bir Türkçe ile çevrilmiş ki, hala kütüphanemin baş köşesindedir yeri.
Gordion Kazı alanının tam karşısında, Amerikan filmlerindeki terk edilmiş gizemli benzinlikleri hatırlatan bir yere, "hemşerim Gordion nere?" diye sorduk. Allahtan çok uzakta değilmiş. Amca bize "Aha şu minibüsün ora park edin. Tırmanın ! Ora ! " dedi. Bu ifadeden pek bir şey anlamadık ama ip uçlarını takip ederek o tepeye tırmandık.
Karşımıza tellerle çevrilmiş bir kazı alanı çıktı. Kazı alanında kimse yoktu ama galiba kazı şehir surları etrafında devam ediyor. Etrafta yazan ve benim okuduklarıma göre Gordion antik Kenti 1893 de keşfedilmiş,1900 yılından 1950 yılına kadar aralıklarla kazılmış.1950 yılından beridir de aralıksız kazı sürdürülüyor.Çok şükür ki burada Truvayı babasının çiftliği gibi kazan bir H.Schliemann olmadığı için buluntular müzede. E bunca yıldır kazılan yerde ne bulmuşlar hadi gidip onu da Gordion Müzesinde görelim.
Müze kazı alanına 2 km uzakta. Küçük,iddiasız mütevazi ve Anadolu daki pek çok mahsun müzeler gibi. Ziyaretçisi çok olmadığı için sergi salonları ve ışıklar bizim için açıldı.Sergileme son derece güzel ve bilgilendirici yapılmış. Resimde gördüğünüz objeler ait oldukları doneme göre sergilenmiyor.Yani en erken döneme ait obje en alt seviyede, en yakın döneme ait obje en üstte...
Gordion müzesinde en beğendiğim parçalardan biri de terra-cotta lar. Bunlar M.Ö 6.yy a tarihlenmesine rağmen, üzerindeki desenler, figürler ve formlar hangi İtalyan koleksiyonunun acaba diye düşündürtüyor. Hele bir yağmur oluğu vardı. O kadar estetik ve fonksiyonel gözüküyor ki, pişmiş toprak ustalarına saygı duymadan edemiyorsunuz.
Biliyorum uzun bir yazı oldu. Umarım okurken sıkılmadınız. Çünkü daha Midasın Mezarı farz edilen yere götüreceğim sizi.
sıkılmak ne kelime daha fazla resim, daha fazla yazı için sabırsızlıkla bekliyorum :))
YanıtlaSilCevaplamak istersen senin için bir Mim'im var ;))
YanıtlaSil1. Ölmeden görmeyi istediğin bir ülke var mı? Neden orası?
2. Kış mı? Yaz mı?
3. Hiç saçının tamamını boyattın mı? Pişman mısın?
4. Bloğumda en çok ne tarz konular görmek isterdin?
5. Yaptığın en çılgınca şey neydi?
6. En sevdiğin tatlı nedir?
7. Hiç bıkmadan kullanabileceğin oje rengi?
8. Hayvanları sever misin? Evde beslemeyi istedin mi hiç?
9. Düzenli olarak takip ettiğin bir dergi var mı? Varsa hangisi?
10. Sence Türkiye'de en yaşanılası şehir neresi? Neden?
11. İnsanların sende gördüğü, dile getirdiği en iyi ve en kötü özelliğin nedir?
1. Küba yı merak ediyorum. Türkler arasındaki meşhur motto yüzünden. Kastro ölmeden görmek lazım. Birde en kendi olabilen ülkeymiş gibi geliyor.
YanıtlaSil2.Mümkünse ter içinde kalmıyacağım bir mevsimde.
3.Sen benim yaşımı biliyonmu da bunu soruyon. Yapmıştım. Yine yaparım.
4.Herrrr türlüüü.
5.Bunu bir ara yüzyüze anlatayım.
6.Frofiterölll
7.Dur daha yeni başladımoje sürmeye. Ateş kırmızısı.
8.Seviyorum ama çok da bayılmıyorum.
9.Atlas.
10. Bakınız kendimin blogu.Ama İstanbul değil.
11. Çok konuşuyosun./Her boku da bilme bi.
Ankara is a city with different enclosed wonders. After revolution Ankara transformed completely... For more photos and information visit: http://www.worldfortravel.com/2014/04/18/the-ancient-ankara-turkey/
YanıtlaSil