5 Ağustos 2011 Cuma

Duatepe ...

Ankara'yı ılık bir sabahta terk edip yola koyuluyoruz. Asistan Cevat Kelle kuzenim ve ben, kız başımıza çıktığımız bu yolculukta bizi uğurlayanlara varınca arayacağımızı beyan edip, Eskişehir yolu üzerinden, her ikimizin de en güzel yıllarının geçtiği, Beytepe Kampüsüne el salladıktan sonra yola devam ediyoruz. Bu arada blogu okuduktan sonra, nerden gidicez endişesine kapılmamanız için yol tarifi de verdiğiminde farkındasınızdır umarım:)

30-40 dk sonra, Polatlı'ya yaklaşırken, ileride, yolun ortasında "dikelmiş" bir karaltının ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. 
Yaklaştıkca  " Dur Yolcu ! " diyen bir asker figürünün bize sırtını dönmüş yolun ortasında ve dağın tepesinde ne aradığını merak ediyoruz. Tam o sırada, "Duatepe" yazan kahverengi işaret levhasının farkına varıp, "Hadi kırın direksiyonu, birdaha ne zaman gelip de burayı görebilirsiniz ki " diyen şeytanın sesini duyuyoruz. Ve yaklaşık 15 saniye içinde şeytana uymaya karar veriyoruz.


Yoldan 5 km içeride dua edilen bir tepe bulmak umuduyla ilerlerken, asistana şahane bulduğum bir kareyi sabitlemesi için israr ediyorum. Ne yani koyunları mı çekeyim der gibi bakmakla kalmıyor, açıkca bunu dile de getiriyor. Ama bakın ne şahane pastoral bir kare olmuş.


Duatepe yolundan bir kare


Etrafda kimseler yok. Yol stabil asfaltlanmış.Belliki bu Duatepe için hiç bir masrafdan kaçınılmamış. Sürekli rampa tırmanıyoruz. Yolun sonunda ne göreceğimizi merak ediyoruz. Karşımız çıkan tabelalar doğru yöne gittiğimizi gösteriyor. 




Tepenin üzerinde uzaktan görünen ama ne olduğunu seçemediğimiz bir takım "şeyler" var. Hava da yağmurlu gibi . Az sonra sanki şiddetli bir yağmurun içinde bulacakmışız kendimizi hissiyle bir an önce o tepede ne olduğunu öğrenmek istiyoruz.




 
Ve sonunda ... yolun bitiminde, bir tepenin üzerindeyiz. Etrafı keşfetmeye başlıyoruz. Önümüzde devasa heykellerden oluşan bir anıt var. Tam da ucubelerin yıkıldığı günlerde bu heykellerde neyin nesi diyerek fotoğraflamaya, bir gün birilerinin burda yapılanları ucube olarak nitelendirip yok etme ihtimaline karşılık, tarihe belge bırakmaya çalışıyoruz.




Mekanda bekçilik yapan bey, bizim deli gibi her noktadan fotoğraf çektiğimizi ve konuyla ne kadar ilgili olduğumuzu görünce elimize ufak bir broşür tutuşturuyor.

Burası, Atatürk'ün düşmandan aldığı ilk tepe imiş. Farkında değiliz ama Türk savaş tarihi açısından son derece önemli bir noktadayız. 


Az sonra, bölgede bulunan askeri bir okul öğrencileri ve onların komutanın dan, izin alarak, onların açık hava dersine kulak misafiri oluyoruz. Hava birden pırılpırıl bir hal alıyor. Bulutlar dağıldı.Tarihe bırakılacak belgeler doğal ışıkda pek bir güzel çıkıyor sanki. Yada ben öyle düşünmek istiyorum:) 

Biz komutanı dinlerken, tören alanına arkamızdan küçük bir ordu daha geliyor:) Eee yarın 23 Nisan, neşe doluyor insan:) İklim değişti Akdeniz oldu... Etraf gerçekten cıvıl cıvıl oluverdi.



Üzerinde bulunduğumuz tepe bu olayın anısına düzenlenmiş bir tören alanı. Topoğrafik açıdan uygun olduğu için düzenlenmiş. Heykellere yüzünüzü döndüğünüzde sol tarafda kalan tepe , düşmandan alınan ilk savunma alanı imiş.Sakarya Muharebeleri 22 gün sürmüş, 31 Ağustos 1921 de başlayan savunmanın,19.günde 10 Eylül 1921 de Dua tepe düşmandan geri alınmış.Bu durumda anlıyoruz kisavunma tam 13 Eylül günü zaferle sonlandırılmış.

Tören alanın düzenlenmesi de 12 Eylül de  2000 yılında tamamlanmış ve o tarihten beri, her yıl 13 Eylül de, bu alan da tören düzenleniyor.

 


Heykeller, sanatcı Metin YURDANUR tarafından yapılmış. Ellerine sağlık.Gerçekten etkileyici.



En hoşuma gidenlerden biri Atatürk ve yaverinin karşıki tepeleri dürbünle izlediği heykel.



Anıtın sol tarafında bir kadın figürü ve Atatürk var. Kadın heykel Halide Edip Adıvar'ın Türk'ün Ateşle İmtihanı adlı eserinde Duatepenin alınışını anlattığı satırlara ithafen yapılmış.



 


Geldiğimiz yoldan geri dönüp "Dur Yolcu ! " diyen güya Mehmetcik ama bana sorarsanız Yunan Palikaryasına daha çok benzeyen ve aldığımız bilgiye göre Rusya da yaptırılıp getirilen "ucube" yi önden fotoğraflayıp yolculuğa devam ediyoruz.

İyi ki "hadi kırın direksiyonu şurya " diyen şeytana uyduk da Duatepeyi de gördük. 

Sevdik biz bu direksiyonu kırma işini ... Çünkü az sonra karşımıza bir kahverengi tabela daha çıktı. İnanmayacaksınız, biz yine şeytana uyduk ve çoook memnun kaldık. Nereyi mi gördük... GORDİON



 




1 yorum: