5 Kasım 2012 Pazartesi

Göbeklitepe

Göbeklitepe ; The Oldest Temple of The World


Yani Dünyanın en eski tapınağı. Yani Fulya Turkuaz Rotary Klüp için verdiğim konferansın konusu...
Aslında hiç aklımda yoktu. Ama Mücü'cüm taaa Amerikalardan arayıp,"İzine geliyorum ne olur beni bir yerlere götür.Daha doğru dürüst bir yer görmedim " dediğinde, kendisine "tailor made" bir program yapıp, uçağın terkisine atıp,- tamamen doğru dürüst bir yer göstermek adına- , ver elini URFA yaptım valla...

URFA ya teknik olarak ŞANLIURFA dememiz gerekiyor ama müsadenizle ben bu yazıda kendisinden kısaca URFA diye bahsedeceğim. Bildiğiniz üzere bu güzel şehre aynı zamanda Peygamberler diyarı da deniyor. İbrahim, Eyüp, Lut, Şuayip ilk aklıma gelenler... Hepsi Urfa ile bir şekilde alakalı... Bunun için Peygamberler diyarı.

Bu gezinin benim için en ilginç yanı daha önce hiç görmediğim bir noktayı da görecek olmam. Heyecanlıyım. Meslek hayatım boyunca bir sürü kazı alanına girdim çıktım ama burası beni hepsinden daha fazla heyecanlandırıyor. Çünkü;

1. Burası Dünyanın En Eski Tapınağı. Dünya yüzeyinde Göbeklitepe'den daha eskiye tarihlenen bir yer yok. 

2. Bize ilkokulda öğretilen tarih Sümerlilerin yazıyı bulmasıyla başladı tezini ortadan kaldıran bir yer. Şimdilik birileri aksini ispat edene kadar tarih benim ülkemde başlıyor.

3. Güzel ve yalnız ülkemde adını kime söyleseniz "Hımmm... Ne şirin bir isim... Orası nerde? " den daha fazla (tabiki istisnalar kaideyi hiç bir zaman bozamıyor) tepki alamayacak olmanıza rağmen Dünyanın gözü kulağı burda. Herkeslerin ezberini bozdu. Bir tek memleketimin pek umuru olmadı.

4. Tarihin değişmesine tanık oluyorum.

Eylül ayının güneşli bir sabahında,Mücü'cümle birlikte atlayı verdik Urfa uçağına, iniverdik GAP havaalanına. Şöförümüz bizi götürüp bıraktı kazı alanının kapısına. Çok uzak da değil aslında. Şehir merkezinin  aşağı yukarı 15 km kuzeydoğusunda. Havaalanından şehre doğru ilerlerken "Mardin" tabelasını görünce sola dönüp tabelaları takip ediyorsunuz. Hop ! Göbeklitepe'desiniz.

Elimde fotoğraf makinesi, bir yandan yürüyüp bir yandan etrafı fotoğraflıyorum. Ortam da sadece sarı ve grinin tonları var.

Bizi kazı evinin girişindeki karavanın önünde "Şu tarafa doğru gideceksiniz" diyen güleryüzlü bir görevli karşıladı. Urfa'nın yerlisi belli. Peşimizden usul usul gelip biz onunla konuşana dek konuşmadı bizimle.


Adı Fevzi. Hayatımda gördüğüm,işini tutkuyla yapan ender insanlardan biri. Göbeklitepe'nin site bekçisi. Onunla konuştukca  Fezvi Bey, sen hangi okulları bitirdin, ne eğitim aldın da bu kadar farkındasın herşeyin? " diyesi geliyor insanın.

Aslında burada çalışmak onun için ayrı bir önem taşıyor. Çünkü babasının tarlasında çalışıyor. GT yi Fevzi beyin babası Savak amca taşları temizlerken ortaya çıkartmış. Tarladan çıkan taşları,-ki bazılarının her yeri ortada, eve koysan olmaaaz...!!- toplayıp müzeye götürmüşler. Alın bunları geri demesinler diye ne telefon bırakmışlar ne adres. Hani bir soran olsa "Örencik köyünden birileri" dışında bir adres yok :)

GT yi kazan ekibin başkanı olan Prof. Klaus Schmidt Urfa müzesini ziyaret ederken bir köşede sessiz sedasız duran parçaların nerden geldiğini sorarak başlıyor maceraya.

Sonra, 1963 de yazılmış bir yüzey-araştırması raporunu alıyor eline, bu raporun izlerini sürerek 1994 sonlarına doğru, üzerinde durduğu tepenin ömrünün bundan sonrasını geçireceği yer olduğunu anlıyor. Alman Arkeoloji Enstitüsü adına 1995 de kazıya başlıyor.



Göbeklitepe Kazı Alanı (Foto: Teoman Cimit)



Kazının bu sene 17. senesiymiş. Her sene havanın yaz aylarındaki dayanılmaz sıcaklığından dolayı 2 ay ilkbaharda , 2 ay da sonbaharda kazı yapılıyor. Ortalama 70 kişilik bir ekip çalışıyor.

Şimdi ben buraya kadar anlattıklarımla - ki daha anlatacak çok şeyim var- bir merak uyandırabildim mi bünyenizde? Cevabınız "Evet" se... Bi zahmet öbür yazıya da tıklayı verin. Üfff amma uzun yazmış diyenleri utandırayım burada.

1 yorum: